52 yıldır neden hiç aya gidil(e)medi?

19 Mart 2024

Hiç kafam almıyor ta yarım yüzyıl önce aya inmişken sonrasında uzay yarışı nasıl oldu da kaplumbağa hızında ilerliyor?

Herkes Mars’a ulaşmak için büyük çaba harcıyor, hatta başka gezegenlere seyahat de hedefleniyor ama aya ilk insanı ABD’nin indirmesinden bu yana dişe dokunur bir ilerleme olmadı. Oysa şimdiye kadar ay yol geçen hani olmalıydı.

Bu konuda hayal gücünün sınırlarını zorlayan komplo teorileri üretilmeye devam ediliyor. Siz de duymuşsunuzdur, Apollo Projesi ile insanoğlunun Ay’a gitmediğini, aslında tüm projenin bir aldatmacadan ibaret olduğu söylemini ve bunun kamuoyunda önemli ölçüde taraftar topladığını.

Bu iddialar, tarihçiler ve uzay araştırmaları camiasınca kabul edilmiyor. Apollo Projesi Soğuk Savaş yıllarında ABD ile Sovyetler Birliği’nin giriştiği Uzay Yarışı’nın bir parçasıydı ve Washington’un zaferiyle sonuçlanmıştı. Özellikle siyasi olarak sol ve ABD dışındaki milliyetçi sağ eğilimli kişiler Apollo Projesini ABD’nin küresel tahakkümünün bir simgesi olarak görüyor.

2000’lerin sonlarından bu yana Apollo programının Ay üzerindeki izleri LROC uzay aracı tarafından yüksek çözünürlüklü fotoğraflarla görüntülendi. Bu fotoğraflarda Ay modülleri ve astronotların bıraktığı izler berrak. 2012’de Apollo görevlerinde Ay’a dikilen ve hala ayakta duran bayrakların fotoğrafları yayınlandı.

Tabii ki benim de kafamda var bazı soru işaretleri.

Aralık 1972’de Apollo 17 Ay’a ziyaret yaptı, ama o tarihten sonra bir daha Ay’a neden gidilmediğini anlamak zor. Bu o dönemin teknolojik şartlarıyla gerçekleşmişken günümüze kadar onlarca kez neden gidilmediği sorusu gerçekten de muamma.

Geçenlerde eski NASA Yöneticisi Jim Bridenstine’in bir mülakatını okudum. ABD’yi bunu daha erken yapmaktan alıkoyan şeyin bilim veya teknolojik engeller olmadığını söyledi. “Politik risk olmasaydı şu anda yeniden Ay’da hatta, muhtemelen Mars’ta olurduk” diyor.

Özel girişimciler de uzun süredir Ay’da mürettebatlı bir üs oluşturulmasını istiyor. Eski bir astronot olan Chris Hadfield “Daha derine inmeden önce öğrenmek için icat etmemiz ve ardından test etmemiz gereken bir sürü şey var” diyordu. Bu görüşe göre bir ay üssü derin uzay görevleri için bir yakıt deposuna dönüşebilir, benzeri görülmemiş uzay teleskoplarının yaratılmasına yol açabilir. Mars’ta yaşamayı kolaylaştırabilir, Dünya ve ayın oluşumuna ilişkin bilimsel gizemleri çözebilir.

Lakin yeni mürettebatlı ay görevlerini gerçekleştirmenin önündeki en büyük engelin maliyet olduğunda herkes görüş birliği içinde. NASA’nın 2022 bütçesi 24 milyar dolar idi. Biden yönetimi Kongre’den bunu 2023 bütçesinde yaklaşık 26 milyar dolara yükseltmesini istedi ve aldı. Bu meblağlar kulağa hoş gelebilir, ama toplam rakamın James Webb Uzay Teleskobu, Uzay Fırlatma Sistemi roket projesi ve diğer uzay projeleri arasında bölüştürüldüğünü düşünürseniz pek fazla değil.

Aslında NASA’nın mevcut bütçesi geçmişine göre daha küçük. Apollo 7 astronotu Walter Cunningham kongre konuşması sırasında “NASA’nın federal bütçedeki payı 1965’te yüzde 4 ile zirve yapmışken son 40 yıldır yüzde 1’in altında kaldı, son 15 yıldır ise federal bütçenin yüzde 0,4’üne doğru geriledi” diyordu.

Ay’a geri dönmenin yaklaşık 162 milyar dolara mal olacağı tahmin ediliyor. İnsanları taşıyacak yeni bir uzay aracını tasarlama ve test etme süreci de en fazla iki dönem için göreve gelebilecek bir başkanın görev süresinden bile uzun.

İnsanların Ay’a geri dönmemesinin tek nedeni maliyet, bütçe ve siyaset değil.

Ay’da hafife alınmayacak baska riskler de mevcut. Yüzeyi güvenli inişleri tehdit eden kraterler ve kayalarla dolu. 1969’daki ilk aya inişe öncülük eden ABD hükümeti bu yüzeyin haritasını çıkarmak için milyarlarca dolar harcadı. Ayrıca ay tozu olarak da adlandırılan regolith bir başka endişe. Çok aşındırıcı, yapışkan ve uzay giysilerini, araçları ve sistemleri çok hızlı kirletiyor.

Ay’la ilgili bir de güneş ışığı sorunu var. Ay yüzeyi her seferinde yaklaşık 14 gün boyunca doğrudan güneşin çok sert ışınlarına maruz kalıyor; Ay’ın koruyucu atmosferi yok. Sonraki 14 gün tamamen karanlıkta geçiyor ve bu da Ay’ın yüzeyini evrendeki en soğuk yerlerden biri yapıyor. Yani Ay yaşamak için oldukça sert koşullara sahip.

Astronotların söylediğine göre bir diğer konu da NASA’nın yaşlanan iş gücü. Bu nedenle Musk, Bezos, Branson gibi yeni nesil uzay meraklısı milyarderlerin oraya ulaşmasının mümkün olduğu da vurgulanıyor.

Bence de Ay’a ve Mars’a geri döneceğimizden şüphe duymayalım; bu sadece bir zaman meselesi.

Kızıl Gezegende Ne Zaman Yaşanacak?

İnsanların bir kısmı öyle bunaldı ki bu dünyanın dertlerinden çıkıp başka gezegenlere gitmek isteyenlerin sayısı artıyor. Bunun için sanırım ya NASA’da bir astronot işi ayarlamaları lazım ya da Elon Musk ve Richard Bronson gibi uzaya erişimi olan dostlar bulmak zorundalar.

Hatta Çince öğrenip belki kontenjandan Mars’a adım atacak ilk kişi olabilirsiniz…

Antik çağlardan beri evrende yalnız olup olmadığımızı merak ediyoruz. Ben ilk defa Erich von Daniken’in “Tanrının Arabaları” kitabını okurken başka gezegenlerden gelmiş daha ileri uygarlık temsilcisi yaratıkların varlığına ikna olmuştum.

Uzmanlar dünya dışı yaşamla ilgili hâlâ pek çok araştırma yapıyor. Mars başta olmak üzere NASA uzayda yaşama dair ipuçları arıyor. Henüz herhangi bir kanıt bulunamadı. Bununla birlikte astrobiyologlar Kızıl Gezegen’in geçmişte yaşamı desteklemiş olabileceğini gösteren pek çok kanıt olduğunu söylüyor. Gezegenin derinliklerinde potansiyel olarak yaşanabilir bölgeler olduğunu da.

NASA’nın Mars’a varmak üzere fırlattığı Curiosity (Merak), Mars’ın yaşanabilirlik potansiyelini ortaya çıkarmayı hedefliyordu. Curiosity keşif robotu Mars Bilim Laboratuvarı’nın parçası olarak 26 Kasım 2011 saat 15:02’de Cape Canaveral’dan fırlatıldı ve 6 Ağustos 2012 saat 05:17’de Mars’taki Gale kraterinde Aeolis Palus bölgesine başarılı bir iniş yaptı.

Perseverance ve İngenuity 2 Ocak 2024 itibariyle 1020 Mars güneş günü (toplam 1048 gün; 2 yıl, 318 gün) boyunca Mars’taydı. NASA, Perseverance aracılığıyla Jezero Krateri’ni araştırarak Mars’ın yüzeyinde su olduğu dönemlere dair daha fazla bilgi toplamaya çalışıyor. Perseverance beraberindeki minik helikopter İngenuity’yle birlikte 18 Şubat 2021’de Jezero Krateri’ne inmişti. Yaklaşık 4 milyar yıl önce Mars’ta yaşama uygun koşulların var olabileceği tahmin ediliyor. Bu yüzden bilim insanları eski su yataklarında mikroskobik yaşam formlarının fosillerinin de bulunabileceğine inanıyor.

Perseverance’ın yeraltını görüntüleyen radar sisteminden gelecek yeni veriler Mars’ta yaşamın geçmişine dair de önemli ipuçları sağlayabilir.

Evet, bize yetişmeyecek ama gelecekte Mars’ta yaşam koşulları uygun olursa ve de teknoloji sayesinde daha hızlı ulaşım mümkün hale gelirse “kızıl gezegen”e göçmek isteyen çok insan olabilir.

Uzay Teknolojileri

Nasa Ay’a geri dönmek için başlattığı Artemis Projesi’nde SpaceX’in tasarlayacağı Ay’a iniş modülünü kullanacağını açıkladı. 2024’te Ay’a geri döndükten sonra ise planlarda Mars’a insan göndermek var. Blue Origin, Dynatics ve SpaceX gibi firmalar dâhil oldukça uzay yarışında büyük atılımlar da gelmeye başladı. Önce tekrar tekrar kullanılabilen Falcon roketleri başarılı oldu. Şimdi de Starship’in ilk denemelerine tanıklık ediyoruz. Eğer her şey SpaceX ve Elon Musk’ın planladığı gibi giderse yakında Mars yolculuğuna da şahit olabiliriz.

Yine Elon Musk’ın planları dâhilinde olan Mars’ta koloni kurma fikri 2050 yılına geldiğimizde gerçekleşmiş olabilir. Bir milyon kişi yeni Mars şehrinde birlikte yaşayabilir.

SpaceX’in Starlink projesi de tüm dünyaya hızlı bir internet sağlama fikriyle yola çıktı ve binlerce uydu dünya yörüngesine yerleştirilecek. Günümüzde 1200 Starlink uydusu dünya çevresinde dönerken proje tamamlandığında bu sayı 42000’e ulaşacak. Benzer şekilde Amazon’un da Kuiper isimli bir projesi bulunmakta. Bu uydular sayesinde 2050’ye gelindiğinde dünya üzerinde herhangi bir noktada kaybolmak, telefonun çekmemesi veya internet olmaması gibi bir sorun kalmayacak.

Dahası Blue Origin, Virgin Galactic, Lockheed Martin, Boeing ve SpaceX firmaları aracılığıyla uzay yolculukları sıradan hale gelebilir, uzay hotellerinde konaklayabilir, Ay’a veya Mars’a yerleşebiliriz.

Sonuç olarak gelecekte neyle karşılaşacağımızı kestirmemiz çok zor, ancak var olan teknolojiler üzerinden bazı çıkarımlarda bulunabiliyoruz. İnsanlık tarihinde öyle zamanlar geliyor ki büyük bir kırılma yaşanıyor. Bundan beş yıl önce kimse maskesiz sokağa çıkamayacak diye bir tahminde bulunulsaydı muhtemelen insanlar bunu söyleyene gülerdi.

Uzaya Alper Gezeravcı’yı gönderdik

Gönderdik göndermesine de ortalıkta fena halde karıştı. Türkiye Uzay Ajansı’nın bütçesiyle kıyaslandığında uzaya gönderdiğimiz ilk pilotumuzun 55 milyon dolarlık taşıma ücreti bir yana uzay çalışmalarımıza nasıl bir katkı sağlayacağı da tartışmalı bir alan. Bir de işin siyasi propaganda tarafı var ki, tam evlere şenlik.

Aslında teknolojisi ya da alt yapısı bize ait olmayan, hatta zerre katkımız dahi olmayan ABD’de gerçekleştirilen bir program vasıtasıyla uzaya ilk insanımızı gönderdik. Aracı bir şirket olan Axiom adlı bu kurum işin baş aktörü gözüküyor. Axiom belli bir ücret karşılığında insanları herhangi bir güvenli roketle uzaya götürme amacı güden ve esas amacı gelecekte uzay turizmini başlatmak olan özel bir şirket. Yani diğer bir deyişle 55 milyon doları olan her kurum ya da kişi uzaya gidebilme imkanına sahip belirli bazı şartları sağlıyor olmak kaydıyla.

Konu muhalif ya da tarafgir gruplar tarafından köpürtülüyor. Amaç sadece Türk bayraklı kıyafet giymiş birini uzaya göndermek değil teknoloji ve bilgi transferi amaçlı iş birliği ya da eğitim programlarının temelini atmak olmalıydı. ABD dışında pek çok ülke çalışıyor uzay üzerine. Örneğin Hindistan, Çin, Japonya ve tabii ki Rusya.

“Paryalar Ay’a İndi,” Bu Tesadüf Olabilir mi?

Hindistan Ay’a iniş gerçekleştirdi ve üstelik bu inişi de Ay’ın güney kutbu bölgesinde yaptı.

Peki bu ne anlama geliyor?

Öncelikle Ay’ın karanlık tarafının etkisi altında olan bu bölgede donmuş su olup olmadığını araştıracak Hindistan. Ayrıca eğer suya ulaşırsa Ay’da uzay üssü kurulup kurulamayacağını araştıracak.

İlanla uzay adamı arayan ülkemizi bir kenara bırakırsak Hindistan bu noktaya nasıl geldi biraz ona bakmakta yarar var. İlk uzay çalışmalarına 1962’de, yani 62 yıl önce başlıyor Hindistan. Oldukça da küçük bir bütçeyle, hatta müstakil bir kurum bile değil o zaman. 1969’da yani Amerika’nın Ay’a indiği yıl Hindistan Uzay Araştırmaları Kurumu kuruluyor.

Altı yıl geçmeden Sovyetlerin teknik ve ekipman desteği ile ilk uydusu Aryabhata’yı Nisan 1975’te başarılı bir şekilde uzaya fırlatıyor. Hemen akabinde Sovyetlerin 1984’teki Soyuz T-11 uzay aracının üç mürettebatından birinin Hintli astronot Rakesh Sharma olduğunu görüyoruz.

Hindistan’ın Ay (Chandrayaan) misyonunun maliyeti yaklaşık 150 milyon dolar iken (yani bizim bir yolcu için ödediğimiz paranın üç katından az) 2014’te Hollywood yapımı uzay filmi Yıldızlararası’nın bütçesi 165 milyon dolar civarıydı. 2018 yapımı diğer bir uzay filmi Avengers: Sonsuzluk Savaşı’nın bütçesi ise 356 milyon dolardı. Daha açık bir ifade ile Hindistan Hollywood’un uzay filmleri bütçesinin yarısına yakın bütçeyle uzay misyonlarını gerçekleştirebiliyor.

Uzay çalışmaları alanında halen yürütmekte olduğu dört misyon, yani Mars (Mangalyaan), Venüs (Shukrayaan), Ay (Chandrayaan) ve insanlı uzay misyonu yla (Gaganyaan) ABD, Rusya, Çin ve AB’nin yanı sıra dünyanın ilk 5’inde yer alıyor Hindistan bugün.

Başarılı oldukları Ay programı da öyle birdenbire başarıya ulaşmış bir proje değil. Hatta üçüncü denemelerinde başarılı olduklarını söylemek lazım. Chandrayaan 1’i Ekim 2008’de Ay’ın yörüngesine göndermeyi başardığını biliyoruz. Hazırlık aşamalarını da düşünürsek sadece Ay projesi için 16-17 yıllık bir başarı ve istikrar öyküsü var önümüzde.

Peki bu başarının arkasında hamaset yok. Ne var? Pek tabii ki, Hindistan’ın yetiştirdiği mühendisler, yüksek matematikçiler, fizikçiler yani diğer bir deyişle üstün insan kaynağı varlığı var.

Ay Hakkında Az Bildiklerimiz

§ Ay’da tam bir gün Dünya’ya göre ortalama 29.5 gün sürer.
§ Dünya ile Ay arasındaki ortalama uzaklık her yüzyılda 3,78 m artmaktadır.
§ Apollo 11’in Ay’a iniş orijinal kayıtları yanlışlıkla silinir ve üstüne yeni kayıt yapılır.
§ Cep telefonlarımız Apollo 11’in Ay’a iniş için kullandığından daha fazla işlem gücüne sahip.
§ Ay’a 95 km hızda bir araba ile gitmek en az altı ay sürer.
§ Ay güneşten 400 kat küçük olmasına rağmen Dünya ile aralarındaki mesafeden de 400 kat daha uzakta olduğu için güneş tutulmalarında Ay ve Güneş aynı boyda gözükür.
§ Neil Armstrong ve Büzz Aldrin daha önce ölen Sovyet kozmonot Yuri Gagarın anısına Ay yüzeyine madalya bırakmıştır.
§ Ay aslında tam yuvarlak değil, yumurta gibidir.
§ Ay Plüto’dan 4/1 oranında daha büyüktür.
§ Dolunay sırasında insanların daha kötü olduğu ve uykusuz kaldığı bilimsel olarak doğrulanmıştır.
§ Ay’ın üzerine altı adet bayrak dikilmiştir ve bunların beşi hala sağlam durmaktadır.
§ Ay yüzeyinde ağırlığınızın sadece yüzde 16.5’ini hissedersiniz.
§ Aynı ay içinde ikinci kez dolunay olursa biri mavi ay olarak adlandırılır.
§ Ay’dan bakıldığında Dünya farklı katmanlardan geçerek görülür.
§ ABD’de yapılan ankete göre Amerikalıların yüzde 7’sı Ay’a gidiş olmadığına inanıyor.
§ Astronotlardan önce Ay yörüngesine kaplumbağa gönderilmiştir.
§ Ay, Dünya’nın yörüngesinde eşzamanlı olarak döndüğü için onun sürekli aynı yüzeyini görürüz.
§ Ay gündüzleri ortalama 107 °C, geceleri ise ortalama -153 °C civarı sıcaklıktadır.
§ Dünya ile Ay arasında ortalama yörünge uzaklığında ışığın yüzeyden yüzeye ulaşması için geçen süre 1,255 saniyedir.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.