Doğa sizi bekler

Doğa iyileştiriyor, öğretiyor, akıllandırıyor. Doğadan uzaklaşan, insandan da uzaklaşıyor. Ara vermek, soluk almak, tekrar enerji bulmak, silkelenip kendine gelmek için doğaya kaçın.

12 Mayıs 2025
İlk yurt dışı denemesi, Prag dışındaki doğal parklardı. Sonra Adriyatik sahili ve Dubrovnik yüründü. Bu sene ise İngiltere’nin kuzey bölgesi Derbyshire Ulusal Park alanı seçildi.
Her yıl yaptığımız doğayla kucaklaşma yürüyüşümüzün bu sene de sonlarına yaklaşıyoruz. Yaklaşık bir haftadır, günde en fazla 10-15 insanla karşılaştığımız günler geçiriyoruz. Şehirde bundan fazlasını sadece markete uğradığımızda görüyoruz. Onun yerine çiçekler, böcekler, sülünler, geyikler, koyunlar, kuzular, dereler, tepelerle ve yeni köylerle, insanlarla selamlaşıyoruz. Sanırım dört kişilik ekiple onuncu yürüyüş yılımız. Her yıl yaz öncesi bir haftalık yürüyüş rutinlerine çıkıyoruz. Önce Bayburt Baksı Müzesi ile başladığımız yolculuk, Konya, Tunceli, Van derken sınırların dışına çıktı.
İlk yurt dışı denemesi, Prag dışındaki doğal parklardı. Sonra Adriyatik sahili ve Dubrovnik yüründü. Bu sene ise İngiltere’nin kuzey bölgesi Derbyshire Ulusal Park alanı seçildi. Her sene kendimize yılın başında bir bölge seçip, hazırlıkları yapıp, çıkmadan önce bir araya gelip planımızı ve duracağımız yerleri kararlaştırarak yola çıkıyoruz. Az buz değil, her gün 20 kilometreyi geçen, 800-1000 metre tırmanışları olan, yaklaşık 7-8 saat süren yürüyüşler.

Hiç bilmediğimiz bir coğrafyada her gün başka bir köye yürüyerek, yorgun argın varıp, köydeki – şanslıysak – bir ya da iki restorandan birini seçip yemeğimizi yiyip, yorgunluktan kendimizi yatağa atıyoruz. Bizim senede bir hafta yapabildiğimiz bu yürüyüş turları, buralarda yaşayan insanların günlük aktiviteleri. Ya da hafta sonları yakın şehirlerden arabalarla gelip bisiklete binenler, koşanlar ve yürüyenler görebilirsiniz.

Hem daha sağlıklı olmak hem de yeni yerler görme merakımızla başladığımız bu yürüyüşlerin bana katkısı düşündüğümden çok. Her zaman yapamadığım fiziksel bir aktivite yapmak, bunu yaparken tamamen doğanın sunduklarıyla baş başa olmak, kas ağrılarıyla uyumak, dört kişilik küçük bir ekibi yönetmenin bile yarattığı zorluklarla başa çıkmak çok öğretici. Sanırım hiçbir eğitimde ve iş deneyimimde buna benzer şeyler öğrenmemiştim.

Doğayı bilmeyen, hayvanları, bitkileri ve ağaçları tanımayan nesiller yetiştiriyoruz

Doğanın içinde olmak, beraber yaşayabilmek, hayvanların sana senin onlara olan saygını yaşatması…  Yıllık raporlara yazılan “biyoçeşitliliğe önem veriyoruz, su ve çevre bizim için çok değerli” gibi söylemlerden çok farklı. Aç kalınca dallardan böğürtlen yemek, akan kaynaktan su doldurup içmek, ağaç dallarından meyve koparıp karnını doyurmak doğayı ve yapmamız gerekenleri bir kez daha en iyi şekilde öğretiyor.

Doğayı bilmeyen, hayvanları, bitkileri ve ağaçları tanımayan nesiller yetiştiriyoruz. Onları tanımadığımız, adını bilmediğimiz durumlarda, onları sevmek ve korumak adına nasıl bir şeyler yapabiliriz? Onlarla birlikte yaşamazsak, onların nerede, nasıl yaşadığını hissetmezsek, doğadaki görevlerini anlamazsak ve onları düşünmeden aldığımız kararlarla yaşamlarına zarar verirsek kendi sonumuzu hazırlarız.

Hava sıcak; 18-19 derece. Yürümek için uygun. Güneş bizimkinden farklı; öğlen değil, saat 17 gibi en sıcak hâline geliyor.  Alışık olmadığımız bir durum. Bölgenin adı “Peak District” olarak geçiyor. Ülkenin ilk “Milli Park” alanı ilan edilen bölgesi. İnsanların ev yaparken kullanacağı taşa kadar belirlenmiş durumda. Köylere girerken 17. yüzyılda donmuş bir görüntüyle karşılaşıyorsunuz.

Ama her köyün merkezinde çok sevimli, hem yürüyüşçülerin hem de yerlilerin gündüz ve akşam takıldıkları, yemek yedikleri ve üst katta konakladıkları küçük pub oteller var. Yürüyüşün adına “Tepelerden Değirmenlere” adını vermişler.

Bölgedeki köyler, ülkenin ilk madenlerinin olduğu yerler. Yıllar geçtikçe madenler kapanmış ve bölge tekstil üretiminin merkezi olmuş. Sebebi ise yürüyüşe başladığımız Cromford köyünde, dünyanın ilk iplik fabrikasının kurulmuş olması.

Endüstri devrimi başlamadan 80-90 yıl önce 1700’lerin ortalarında, babası terzi olan fakir bir gencin, bir berberin yanında çıraklık yaparken peruk üretmek için saç almaya geldiği bu köyde, su gücüyle çalışan bir değirmen kurması ve ilk su gücüyle çalışan iplik üretim tesisini yapması…

Bu hırslı iş insanının adı Sir Richard Arkwright. Muhtemelen İngiltere’nin yokluktan gelip en zengin insanı olan ilk örneği, ilk girişimcisi. Pamuk değirmenlerinin her birinde 500-1000 kişi çalıştırmış. Fabrika sisteminin babası olarak anılıyor. Hırslı olması ve işi için her şeyi yapabilmesi nedeniyle bugünün Elon Musk’ı ya da Trump’ı gibi düşünebilirsiniz, dedi fabrikayı gezdiren gönüllü rehberimiz.

Bölge, maden ve bölgeye özgü jeolojik yapısıyla öne çıkıyor. Taşlardan oluşan tepeler var. Özellikle kireç taşı tüm bölgeye yayılmış durumda ve bembeyaz bir görüntü yaratıyor. Bu nedenle tarımdan çok hayvancılık öne çıkmış. Koyun ve ineklerin yavrulama dönemi olması nedeniyle ortalık kuzu ve buzağı ile doluydu.

Yürüdüğümüz yol üzerinde Roma medeniyetlerinden kalan bir yol olduğunu da okuduk. Hatta bu yol kilometrelerce süren bir bisiklet yoluna çevrilmiş durumda. Yürüyüş yolundaki kasaba ve köyler, daha çok yürüyüş ve bisiklet için gelen ziyaretçiler için tasarlanmış. Yüzlerce yıl geçimini madencilikten sağlamış aileler artık doğaya gelen insanlardan para kazanıyor. Her köy ve kasabada yaşanmış ya da yaratılmış hikâyeler ve efsaneler dinledik. Yeni yerler görmek için gittiğiniz köy ve kasabalar sizi bu hikâyelerle karşılıyor.

Tepelik bir yerde kurulu Eyam köyünün öyküsünde, 1600’lerde veba salgınında Londra’dan gelen kumaşlarla köye yayılan ve köyün dörtte birini öldüren salgına dair bir müze de var. Robin Hood’un sağ kolu Küçük John’un doğduğu ve mezarının bulunduğu Hathersage kasabası da burada.

Her durduğumuz ve konakladığımız köy ile kasabanın tarihini ve hikâyelerini okuduk, dinledik. Yürüyüş ve açık hava sporları için tüm bölge çok iyi hazırlanmış. Tüm yollar yürüyüş istikametlerini gösteren oklarla işaretlenmiş. Yürüyüş için cep telefonumuza yüklediğimiz uygulamayla hem harita üzerinde hem de yazılı olarak tariflerle yolumuzu takip edebildik.

Rotanın dışına çıktığımızda bip’lerle “rota dışı” uyarısı aldık. Nerede kalacağımızı, nerede yemek yiyip kahve içeceğimizi yola çıkmadan planladık. Çok zorlandığım tırmanışlar da oldu; yükseklik korkumdan arkama bakmadan yürüdüğüm keçi yolları da. Ama işin içinde doğa ve sonunda hayalini kurduğum soğuk bir bira olunca, “devam” dedim. Doğa iyileştiriyor, öğretiyor, akıllandırıyor. Doğadan uzaklaşan, insandan da uzaklaşıyor. Ara vermek, soluk almak, tekrar enerji bulmak, silkelenip kendine gelmek için doğaya kaçın.

Doğa sizi bekler.

Tuğrul Ağırbaş Kimdir?

30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.

Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.

İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.

Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.

Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.

İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.

Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.

2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.

Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.