Patron gibi düşünmeyi öğrenmeden, patronla çalışmak da, bir gün patron olmak da pek kolay değil.Kariyerin neresinde olursak olalım, dürüstlükten, adaletten ve vicdandan taviz vermeden çalışmak hâlâ en büyük güven ve saygı kaynağı.
Global şirketlerden Türk Patron şirketlerine geçenlere birkaç ipucu:
Tüm dünyada daha yerel, daha sağlıklı, daha sürdürülebilir fikirlere ve işlere yönelim artıyor. Hem tüketici hem çalışanlar daha anlamlı işler ve markalar tercih ediyor. Tepe yönetimler ve patronlar ise giden düzeni bozmamak, yeni yatırımlar yapmamak için biraz uzaktan izlemeyi tercih etmekte.Bu, sadece ürünler ya da hizmetler için değil, iş modelleri, çalışma biçimleri ve liderlik anlayışı için de geçerli.
Global şirketlerin bu dönüşüme uyum sağlaması, iç bürokrasileri ve karmaşık karar alma yapıları nedeniyle zor olabiliyor. Uyum sağlanamayınca ve kâr ve hacim küçülme sinyalleri verince de, ilk hareket genellikle en tepedekine geliyor: CEO değişiyor, ofisler kapanıyor, roller sadeleşiyor, bütçeler daralıyor.
Bu dönüşüm sadece kurumları değil, çalışanları da etkiliyor. Heyecan verici iş kalmayınca, yetenekli yöneticiler gönüllü olarak daha dinamik, daha anlamlı işlere ve şirketlere geçmek istiyor. Küçülen değil, büyüme potansiyeli olan ve heyecan verecek işleri tercih edebiliyorlar.
Son dönemde gözlemlediğim, globalde üst düzey kurumsal yöneticiler, özellikle 40’lı ve 50’li yaşlarında, büyük global markalardan çıkıp Türk patron şirketlerine geçmeye başladı. Ancak burada karşılarına yeni bir ‘resim’ çıkıyor.
Özellikle bugüne kadar büyük yapılar içinde, global süreçlerle, farklı ülkelerden profesyonellerle çalışmış yöneticiler için patron şirketine geçiş her zaman sanıldığı kadar kolay olmuyor. Hele ki sizden önceki tepe yönetici kurumsaldan gelmiyor; ya patron, patronun tanıdığı veya akrabası ise devir teslim çok zor oluyor. Daha doğrusu yaşanan, ‘devir teslim’ tanımına çok uymuyor. Ya da ‘sadece’ oda ve masayı kapsıyor.
Kurumsalda yıllarca en iyi ekiplerle, danışmanlarla stratejik planlar yapmış, sunumlarla ikna oyunları oynamış yöneticiler için, patronun işe girerken istediği ve “bana stratejik bir sunum hazırla” gibi bir görüşme talebi, yıllarca bu işin ustası olmuş bizler için çocuk oyuncağıdır.
Ancak asıl mesele, o işi sunumla ve referanslarla almak değil, o işin içine girince başlıyor. Üstelik iki taraf da sudan çıkmış balığa dönüyor. Tepe yöneticiler işi yönetmek için yetki ve hareket alanına alışmış olarak umduğunu bulamazken, patron da kendisine sorulmadan yapılan harcamalardan ve değişen, esneyen kurallardan rahatsız olmaya ilk günden başlıyor. En iyi çözüm, iş teklifini kabul etmeden patronla yazılı bir anlaşma yapmak:
Globalden Türk şirketlerine iyi yöneticilerin geçmesini ve bu şirketlerin donanımlı ve farklı yetkinlikler kazanmış insanların ellerine teslim edilmesini önemli ve değerli buluyorum. Yine kurumsaldan yöneticilerin girişimlere geçmesi ve onları daha yapılandırılmış hale getirmesi ve sistemler kurması çok önemli. Yine de 30-40 ve 50’li yaşlarda patron şirketlerinde ilk deneyimini yaşayacak olanlara bazı notlar bırakmak isterim:
1 – Yeni bir network kurmak için çaba harca – eski gücünü yanında taşı.
Yeni işine eski networkünü entegre et. Referansların, danışmanların, eski iş arkadaşların yeni ortamda fark yaratır. Patronun gözünde “seninle gelen ve orada olmayan kuvvetli bir ağ ve iş birliği gücü” olur.
2 – Yaptığın işi ve seni ‘en iyi’ patronun bildiği, tanıdığı, takip ettiği insanlar ve çevreler anlatır.
Dışarıda yer aldığın topluluklar, içerideki algını da etkiler. Etkinlikler, platformlar, paneller seni görünür yapar. Hem sana, hem işe hem de patronun sana güveninin artmasına ve seni özgür bırakmasına katkı sağlar.
3 – Şirketin bugüne kadar hiç duymadığı ‘cesur ve büyük’ bir hedef koy.
Kendine güveniyorsan vizyon koymaktan çekinme. Hedefler somut, zamanlı ve ölçülebilir olsun. Sende o altyapı var, kullan.
4 – Beklentiyi açık konuş.
Patron ne bekliyor? Bu konuda haftalık bir görüşme bile işini kolaylaştırır. Mesela her pazartesi sabah 30 dakikalık bir kahvaltı. Güncelleme ver, takibini al.
5 – Hızlı hâkimiyet kur.
İşe ve ekibe beklenenden hızlı hâkim ol. İşe, çalışanlara, paydaşlarla hızlı görüşmeler yap, sor, öğren. Karar vermeden önce içeride ve dışarıda “gang”ini oluştur. Sonra da hızlı bir giriş yap ve değişimi başlat.
6 – Her an herkes için ‘ulaşılabilir’ olma.
Zamanını sen yönet. Sürekli hazır ve müsait görünmek yerine, zamanını etkili kullandığını hissettir. Her isteyen canı istediğinde odana girmesin ve seni toplantı ve seyahate çağıramasın. Ajandanı ve işini sen yönet.
7 – Takımı öne çıkar, “bizsiz olmaz”ı öğret.
Başarının ekipten geldiğini göster. Patron sana değil, senin kurduğun takıma da güvenmeli.
8 – Şeffaf iletişimden kaçma.
Kötü haberleri saklama. İyi haberleri vermek için nasıl acele ediyorsak, kötü haberi de önce patrona sen vermelisin. Bu, güvenin en büyük testidir.
Bu yazıyı tamamlarken fark ettim ki, aslında bu kurallar sadece patronla çalışan yöneticilere değil, patron gibi düşünen müdür, direktör ve lider adaylarına da hitap ediyor. Ki bunlardan bolca tanıyoruz.
Yani patron gibi düşünmeyi öğrenmeden, patronla çalışmak da, bir gün patron olmak da pek kolay değil.Kariyerin neresinde olursak olalım, dürüstlükten, adaletten ve vicdandan taviz vermeden çalışmak hâlâ en büyük güven ve saygı kaynağı. Unutmayın; hangi unvan ve pakete sahip olduğunuzdan çok, nasıl bir lider olduğunuz ve ayrıldıktan sonra bıraktığınız kültür ve işler kalıcı iz bırakır.
7 Temmuz 2025 - Yurtdışında çalışmak bana ne kattı?
30 Haziran 2025 - Hayal nasıl kurulurdu?
23 Haziran 2025 - Yapamam dediğim ne çok şey var
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.