Amerika’ya gelen ilk insanlardan bazıları Çin’denmiş
Bir işe bedel ödemek ya da ederi ne diye bakarsak nasıl bir motivasyonla başlayabiliriz o işe. Elimizden kolumuzdan bağlar ve bir daha da sökemeyiz.Daha önce başlatılmış ve devam eden iyi işlerin, projelerin parçası olmak başlangıç için en iyisi.
Hem işte hem özel yaşamda, insanlar, olaylar, günlük sıradan veya çok sıra dışı olaylarda düşünmeye, yorumlamaya ve konu üzerine konuşmaya en kötüsünden başlıyoruz. İşe başlarken daha temkinliden düşünmeye başlıyoruz. Ya da güvenli adımlar atmak istiyoruz. Genelde kullandığımız daha çok bu olur; ‘Her seçimin bir bedeli vardır’. Ve bedelin karşılığı değer, eder veya daha günlük dilde fiyatı ifade eder.
Ama bedel olarak kullandığımızda işin rengi biraz daha kan, ter, gözyaşı durumuna dönüşür. Bedel ödemek, bedel ödemeye hazır olmak, bedelini ödemiş olmak gibi daha da zorluk derecesi büyütülebilir. Bu dram işlerini de son dönemde seviyoruz, bedel ödedim gibi kavramları eskiden daha çok politikacılar kullanırdı.
Şimdi iş hayatında veya günlük hayatta hepimizin dilinde. Oysa iyi sonuçlanan işlerin daha iyi ve yapıcı ve birleştirici duygularla başlanan işler, projeler ve arkadaşlıklar olduğuna inanmak daha iyi geliyor. Hayalperestlik ya da olmayacak bir işe inanmak değil kastettiğim.
Ama inanarak başlanan bir yolculuğun, birbirine güvenerek başlanan bir ortaklığın ya da iş birliğinin her zaman daha iyiye gittiğine tanık oldum. İnançsızlık, güvensizlik, belirsizlik, kararsızlık kelimelerini şu anda okurken bile sizi aşağı çeken ve vazgeçmeye götüren duygusunu hissettiniz değil mi? İnanın sadece sizin için değil, hepimiz için aynı şeyler geçerli.
Boyundan büyük işlere girişti, ne demek mesela? İşin boyutu sizin kararınızı nasıl etkiler? İşe başlamamak için engel mi olur, yoksa daha küçük başlayıp yolda işin ve sizi destekleyenlerin artmasıyla işin boyutu zaten dev gibi olur ve güzel sonuçlar alma şansınız artar mı?
Cevabım net ve evet. Benim gördüğüm ve içinde olduğum iyi işlerin ortak özellikleri var. Birincisi yapacağınız iş veya konu sizin için kasvetli, iç karartıcı olmayacak. Severek ve isteyerek yapacağınız bir amacı olmalı. O zaman devam etme gücünüz ve kendinizi ve çevrenizi zorlama ihtimaliniz artıyor.
İkincisi yaptığınız iş birilerinin hayatını değiştirmeye yönelik olacak. Doğru bir ihtiyacı tespit edip onun üzerine düşünüp araştırıp gerekirse uzmanlarıyla konuşup sonra planınızı yapıp işe koyulmak sizi doğru yola çıkartıyor. Yoksa dar patikalar ve çıkmaz sokaklar arasında gidip geliyorsunuz.
Üçüncüsü insanları bu konuda harekete geçirme enerjiniz. Kesinlikle pozitif düşünmek ve umudu büyütmek için çalışkan ve enerjisi yüksek insanlara ihtiyacınız var. Kendi başıma kaldığımızda ve çalıştığımızda aklımızda belirsizlikler, soru işaretleri, olumsuzluklar ağır basabiliyor. Ama her an sorularınızı soracağınız, karşılaştığınız engelleri ortadan kaldıracak eş, dost, akraba ya da çok yeni tanıştığınız kişilerle iletişimle, kafanızda çok büyüttüğünüz bir konu hızlıca çözülebiliyor.
İnsanlar önce sizin ne kadar inandığınızı anlamak istiyor. Vazgeçmeyen ve inatçı insanları bir süre sonra ayırabiliyor ve zamanınızı ve diğer kaynaklarınızı o işlere ve projelere ayırıyorsunuz. İşte ve özel hayatta o insanları bulmak ve tanımak yaptığınız ve yapacağınız her işe pozitif başlamanızı sağlıyor.
Çok fazla iyi iş ve o işleri yapan insanlar var etrafımızda. Onlara yaklaşın, konuşun, ne ve nasıl yaptıklarını sorun. Nasıl yardımcı olurum diye sorun. Sizin yapamadığınızı, cesaret edemediğinizi, kendinizi daha hazır hissetmediğinizi onlar yapmaya başlamış bile.
Geçen hafta beraber çalıştığımız bir üniversite hocasından bir telefon aldım ve bana üniversitede ikinci sınıflara zorunlu sivil toplum eğitimi ve dersi konacağını ve gelecek sene yaklaşık 1000 ikinci sınıf öğrencisinin bir dönemlik, dört saat teorik dersten sonra bir sivil toplum örgütünü seçerek bir yıl boyunca orada çalışması gerektiği üstünde çalıştıklarını söyledi ve yardım istedi. Tüm kontaklarımı paylaştım, bazıları ile iletişime geçtim.
Hatta konuştuğum kişilerden biri şu anda yaptığı işin kaynağının üniversitede seçmeli aldığı bu ders olduğunu söyleyince daha da mutlu oldum. Gençler bu konuda çok iyiler. Bir instagram postuyla güvendikleri insan veya kurum için bir günlerini rahatlıkla ayırabiliyor ve iyi bir işin parçası olabiliyor. Bunu da hafta sonu yaşadım.
Antakyalı Rimmen Kadın Kooperatifi’nin beş aydır ürettiği el işi örme kıyafetleri Galata’daki Postane’de düzenlenecek sergi ve defilede sunmak için ‘manken arıyoruz’ instagram postuna anında dört genç başvurdu ve Antakyalı kadınlarla beraber el ele yürüyüp onların ördüğü kıyafetleri sundular. Zaten çok kısıtlı bütçelerle yapılan bu işlerde bu destekler ve işbirlikleri ne kadar değerli. Para ile bu hizmet satın alınsa etkisi bu kadar yüksek olmazdı.
Üstelik gençlerin çoğu üniversite mezunuydu ve işlerinden çıkıp geldiler. Antakya’dan gelen kadınlarla sohbetleri ve buluşmanın sonuna kadar tüm katılımcılarla beraber kalıp kadın dayanışmasını kutlamaları ise çok özeldi. Negatif başladığınızda bu güzel aktiviteye gitmemek için binlerce neden bulabilirsiniz.
Ben bu işi daha önce hiç yapmadım, ya iyi olmazsa, ya iyi yürüyemezsem, ya bir yerlerde yayınlanırsa, ya elbise bana yakışmazsa gibi bir sürü neden. Ama onlar işi bilen ekibe ve kadınlara güvendi ve beraber olma hissini yaşamak istediler. Hayatlarında ilk defa yaptıkları mankenlik işini çok iyi yaptılar, orada olma ve faydalı olma duygusu yüzlerinden okunuyordu.
Instagram postunu görüp mesaj attılar biz geliriz dediler. Kendisi için başvuranlardan biri son dakika işi çıkınca arkadaşını yolladı. Bir gönüllü Amerika’da girişimcilik okumuş ve şu anda büyük bir firmada gemi lojistiği konusunda çalışan çok yetenekli bir gençti. Şimdi ise yurtdışında master planları yapıyor. Bir diğeri görsel sanatlar alanında çalışıyor. Diğer gencimiz tekstil tasarım mezunu, kendi markasını üretiyor. Her biri konusunda uzman ve çalışıyor. Ama o gün o kutlamanın parçası oldular.
Aman nasılsa gidecek birileri çıkar demeden, önce prova için iki gün önce geldiler, kıyafet denediler, sonra da cuma akşamlarını vererek hayatlarında hiç yapmadıkları bir işe girdiler.
Sadece gençler değil, daveti alan veya postları gören çok sayıda dost hafta sonu demeden, sabah 10’dan akşam saatlerine kadar Antakyalı kadınları ve emeklerini kutlamaya katıldı. Kahveler içildi, sohbetler edildi. Gelecek için neler yapılabilir? Birlikte neler yapabiliriz, sorularına cevaplar arandı ve bulundu.
Bu herkes için bir seçimdi, ödülü de büyük oldu. Belki de fiziksel olarak en çok yorulduğum, ama onlarca eski ve yeni dostumla buluştuğum, yeni arkadaşlıklar kurduğum güzel bir hafta sonu oldu.
Geçen sene Mayıs’ta Samandağ’da bir ağaç altında örgü örerken tanıştığım kadınlar bu sefer İstanbul’da yaptıkları el emeği göz nuru kıyafetleri sergiledi. Ve onlar artık kooperatif, Rimmen Kadın Kooperatifi, instagram hesaplarından yaptıkları tüm güzel işleri görebilir ve iletişime geçebilirsiniz. Samandağ’a atölyelerini ziyarete gidebilirsiniz. Ama onlar için en faydalı olacak desteğiniz ürettiklerini sürekli satabilecekleri satış noktaları veya mağazalar bulma konusunda yardımınız olacaktır.
Her zaman yapılacak bir şey var, ama en zoru kendimizi değiştirmek. Değişmezsek hepsi bize risk, bedel, endişe, korku ve kaybetme hissi olarak geri dönüyor. Hayatta hiçbir işi bilerek doğmuyoruz. Ama yaptığımız her işte doğru insanları bir araya getirdiğimizde çok güzel ödüller alabiliyoruz. Ama en önemlisi bittiği an hissettiğin yorgunlukla beraber yaşadığın iyi hisler. Daha değerlisi ve önemlisi olabilir mi? Bu işlere emek ve zaman harcayan tüm kadınlara selam olsun.
Bu hafta Rahat Battı podcastinde konuk ettiğim Ahu Serter’in dediği gibi dünyada yeni altın ‘Kadın’; dünyayı ve ülkemizi onlar değiştirecek. Bu dönüşümün hızlanmasını sağlamakta bizim görevimiz ise onların önünde değil yanında ve arkasında durarak bu değeri büyütmek olmalı.
Aklıma yıllar önce babamın kalp pili ameliyatından çıkarken söyledikleri geldi. Başından beri doktoru Işıl Hoca idi ve gerçekten çok sevdiğimiz hocasıydı. Ameliyat odasından çıktı, yatağın yanına gittim ve babam gözleri yarı kapalı şunu tekrarlıyordu, ‘Çok mutluyum, ameliyatı yapanların hepsi kadındı, eminim çok iyi geçti, çok mutluyum’.
O zamanlar gerçekten bunun önemini o kadar da düşünmemiştim. Zaman geçtikçe ameliyatta bile etrafının kadınlarla çevrili olmasını, sadece kendi ameliyatı için değil gelecek için de ne kadar önemli olacağını düşünüyor ve söylüyordu, hem de seksenlerinin ortalarında. Gelecek nesiller için de kadınların kalp ameliyatı yaptığı bir gelecek ve ülke istiyordu.
Her seçimin bir ödülü vardır. Çünkü hepimizin yapacağı ve değişim yaratacağı onlarca konu var. Üzerine düşünmeye başlayıp sonuçlar almaya başlayınca başta olmasa da ödüller arkasından gelecektir. İnsanların hayatlarını değiştirmek, onların yüzünü güldürmek en büyük ödül değil midir?
Buna girerken bedel ödemek ya da ederi ne diye bakarsak nasıl bir motivasyonla başlayabiliriz o işe. Elimizden kolumuzdan bağlar ve bir daha da sökemeyiz.
İyi yapılan o kadar çok iyi iş var ki, illa biz başlayacağız ya da yenisini kuracağız diye bir olay yok. Daha önce başlatılmış ve devam eden iyi işlerin, projelerin parçası olmak başlangıç için en iyisi. Yola çıkmanın en güzel yolu.
21 Kasım 2024 - Risk al, duvara tosla ve Deli Dumrul ol
18 Kasım 2024 - Sana mı kaldı? Üstüne vazife olmayan işlere girme
14 Kasım 2024 - Kurumsal dünyadan yeni dünyaya geçiş atlasım
11 Kasım 2024 - Otostopçunun Galaksi Rehberi: En son ne zaman ilk defa yeni bir şey yaptın?
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.