Gençler bugün yaşlılardan ne istiyor?
Yarını gençler biliyor ve yaratıyor, anahtar onlarda. Konuştukları konular, ilgi alanları, hobileri ve merakları beni daha çok besliyor. Bir şey kaçırmamak ve çocuklarımı, gençleri daha iyi anlamak için onlardan öğreneceklerimi almaya çalışıyorum.
Yaş farkları açıldıkça birbirimizi daha az anlayacağımız gibi klasik ve yaygın bir görüşümüz var. Sanki kendi çocuklarımızla, mahalledeki gençlerle, şirkette birlikte çalıştığımız ve bizden farklı düşünen! yeni nesillerle hep bir derdimiz var. Üstelik sadece bizim değil, insanlığın ilk neslinden beri süregelen bir mesele bu.
Biz gençken büyüklerimizden, büyüklerimiz de bizden çok mutlu değildik. Birbirimizi anlamakta hep zorlandık. Gençler üst kuşaklar ‘bizi anlamıyor’ modunda, üst kuşaklar ise gençler ‘bizi anlamıyor’ modunda yaşamayı sevdik. Gençliğimizde de büyükler her konuda genellemeler yaparak bize söz hakkı tanımaz ve sadece onların yollarını takip etmemizi isterken biz ise dünyada her şey değişirken yeni arayışlar ve farklı açılımlar peşinde olduk.
Zaman değişti, sizin zamanınızdaki gibi değil diyerek nafile çabalarla onları ikna etmeye çalıştık.
Ben babamı anlamaya, o da beni dinlemeye ben 25’lerimde, o da 50’lerindeyken başladık. Yani ikimiz içinde birbirimizi anlamadığımız benim 15-25 yaş arası on yıllık bir dönemimiz oldu. Sanırım gençler de şimdi kardeşleri ve kendilerinden daha gençler için aynı şeyleri söylemeye başladı bile. Oysa bizi anlamayan büyüklerimizle ve üstlerimizle, yaş aldıkça ve onların geçtikleri yollardan geçtikçe (her konuda olmasa bile) aynı kafaya geliyoruz gibi düşünüyorum.
Bizim çocuklarımız olup, yaş alıp değiştikçe biz de kendimizi büyüklerimiz gibi düşünürken ve bu sefer kendi çocuklarımız ve gençlerimiz için titizlenirken bulduk. Her şeylerine karışmaya, geç kalmayın demeye, şu konular çok trend olacak bu konuda oku veya iş bul demeye ve hayatlarına bolca karışmaya başladık. Tıpkı şikayet ettiğimiz aile büyüklerimiz gibi. Sanırım bizim çocuklar da büyüdükçe bize benzeyecek ve bizde şikayet ettikleri davranışların büyük kısmı onlara da geçecek.
Sadece şirketlerde değil evde, okulda, mahallede bir birimizi hiç anlamadığımız efsanesi hep var. Ama asıl konu şirketlerde farklı kuşakların birlikte çalışmakta zorlanması. Kuşaklar arası iletişim ve yönetişim alanında yapılan çok az iyi uygulama ve iyi örnek var. İki tarafın iyi özelliklerini harmanlayarak birlikte çalışmayı ve üretmeyi destekleyecek uygulamalara ihtiyaç artıyor.
Çoğumuz gençlerin tükettiği ürün ve markaları yönetirken yanımızda çalışan gençlere sormak ve onlardan öğrenmek yerine araştırma sonuçlarını ve kendi yaşıtlarımızın yanıtlarını kullanmayı tercih ettik. Sonra da marka tutmayınca gençleri anlamak zor deyip işin içinden çıktık. Oysa elimizdeki işleri, markaları, fikirleri yaratırken gençlere güvenerek onlara devrettiğim işlerin sonuçları benim deneyimlerimde hep daha iyi oldu.
Hatta işe yeni başlayan gençlerin başından sonuna kadar yönettiği yepyeni bir marka lansmanımız bile oldu. İş konusunda yeni ve inovatif fikirlerin de gençlerden geldiğini düşünürüm hep. Aynı kuşaklar benzer fikirler ve yenilikler geliştirirken, farklı kuşaklar ve bakış açıları kısaca çeşitlilik her girdiği yerde ortamı güzelleştiriyor.
Kuşaklar arası merak, anlayış, bakış açısı, deneyim, gelecek beklentileri arasında büyük farklar var. Çoğunu aşmak için kendimce geliştirdiğim ve bana göre çalışan formüllerim var. Kendi yaş grubumdan çok gençlerin yeni deneyimleri ve keşifleri daha çok ilgimi çekiyor. Beni ‘yeni ve yarın’ ilgilendiriyor, dünü dünde bırakıp devam ediyorum. Yarını ise gençler biliyor ve yaratıyor, anahtar onlarda. Konuştukları konular, ilgi alanları, hobileri ve merakları beni daha çok besliyor. Bir şey kaçırmamak ve çocuklarımı, gençleri daha iyi anlamak için onlardan öğreneceklerimi almaya çalışıyorum.
Elbette sevdiğim, favori restaurantlarım, markalarım, müzik gruplarım veya tatil yörelerim var. Ama gençlerin bildikleri benim bilmediğim çok iyi yerler veya müzik grupları her zaman radarımda. Bendekileri de onlarla cömertçe paylaşmaya bayılıyorum. Yeni gruplar, yeni mekanlar, yeni tatları ya sosyal medyadan takip ettiğim gençlerden veya birlikte çalıştığım gençlerden öğreniyorum.
Bizim yaş grubunun klasikleri çok hızlı değişmiyor ne de olsa. Kendi yaş grubumdan arkadaşlarla buluşmaya kalksak, gittiğimiz yerler yıllardır değişmeyen 3-5 mekan oluyor. Aynı yerlerde buluşmaktan kendimi eve yemeğe gitmiş gibi hissediyorum. Gençlerle dışarı çıktığımda ise her seferinde mekan isimleri değişiyor, gençler denemeye bizden daha açık.
Gençlerle olunca, onların isteğiyle kokoreç yemek için hiç beklenmedik bir semte mahalle arasına yeni bir mekana götürdüklerinde yıllardır çok bildiğimiz lezzetten daha iyi bir lezzetle karşılaşabiliyoruz. Deneyime açık olmak önemli. Yeni gençlerle tanıştığınızda onların bildiği yerleri biliyor ya da onların sevdiği grupları dinliyor olmanız, muhabbeti hızlandırıyor.
Ama benim sevdiğim ve dünya mutfaklarından farklı mutfakları, mesela ilk sushi deneyimlerini birlikte yaşamak da güzel anılar oluşturuyor. Gençlerin çok hayati olmayan konularda yanılıp öğrenmesine izin vermek önemli. Kızlarımın farklı başvurularında, ilk denemelerinde hiç müdahale etmeyip, yardım istediğinde destek vermeyi önemli buluyorum. Hem daha çok araştırıp kendilerini geliştirmelerine yarıyor, hem de bir işi ben hallettim duygusunun keyfini, gençliğimden biliyorum.
Çoğu zaman destek istemeden kendi işlerini kendileri çözmesi en büyük gururumuz. Çözebilecekleri işleri ‘sen çözemezsin, ben hallederim diyerek’ kendilerine olan güvenlerini kaybetmelerine neden olayım. Ortak ilgi alanlarında gençlerle buluşabilmek, sadece yıllardır bildiğim ve takip ettiğim konuların yanına gençlerin sevdiği ve takip ettiği ilgi alanlarını eklemek ve öğrenmek bir başka formülüm.
Bizim kuşağın doğruları, sevdikleri, takip ettikleri genelde birbirine benzer ve kolay değişmiyor. O yüzden bir araya geldiğimiz sohbetlerimizde kendi kuşağımızdan kendi sesimizi dinliyor gibi oluruz. Bu nedenle kendi düşündüklerimi duymak ya da ne duyacağımı bildiğim yaşıtlarım yerine farklı ses ve renkleri tercih ediyorum.
Son 30 yılda dünyada tüm trendler değişmiş ve teknoloji bu kadar hızlanmışken, bilgiye ulaşım bu kadar kolaylaşmışken, gençlerin bizlerle aynı şeyleri takip etmesi, izlemesi veya okumasını beklemek sizce de garip değil mi? Gençlerin ilgi duyduğu konu ve trendlerden beslenmeyi ve onlara zaman ayırmayı seviyorum. Onlarla zaman geçirmeye, yeni gündemleri, iş, girişim, kültür alanlarında yeni gelişmeleri, neler oluyoru genç uzmanlarından öğrenmek ise benim yeni model öğrenme modelim. ‘Biz her şeyi biliriz veya bizden iyisi yok’ yerine gençlerden/sizlerden daha çok öğreniyorum gerçeğinin, iki tarafa da iyi hissettirmesi önemli.
Deneyimlerimizi paylaşmak, birbirimizi dikkatli dinlemek ve anlamaya çalışmak, birbirimize bol soru sorarak öğrenmek, ortak deneyimler yaratmak, farklı deneyimlerde birbirimizin sevdiklerini öğrenmek, hata yapmamıza izin vermek ve saygı duymak karşılıklı birbirimizi daha iyi anlamaya imkan tanıyacak.
Evde, işte, okulda, her yerde birbirimizi dinlemeye ve anlamaya çok ihtiyacımız olacak. Birbirimizle çalışmak ve güzel deneyimler yaşamak için hazırız.
31 Ekim 2024 - Beyoğlu’ndan vazgeçmeyen kaç kişiyiz?
28 Ekim 2024 - Tansiyonum ve kolesterolüm nasıl düştü?
24 Ekim 2024 - Sürdürülebilir olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu mudur?
21 Ekim 2024 - Hiç korkma, senden her şey olur!
17 Ekim 2024 - Gençlerin bana ‘yardım butonu’ ismini takmasını çok seviyorum
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.