Dizicinin Rehberi – Kızılcık Şerbeti: Yeni nesil anne babalık
Kültür sanat dünyası 2023'te çok hareketliydi. Sansürü, krizi, yasağı, kavgası eksik olmadı, Hollywood'da bile grev vardı. Cumhuriyet'in 100. yılını kutlamak sivil topluma düştü. Merve Dizdar, Refik Anadol'un başarılarıyla sevinsek de çok kayıp vardı
1 Aralık günü tüm Türkiye, Nuri Bilge Ceylan ile Zeki Demirkubuz arasındaki husumeti net bir şekilde 10Haber’den öğrendi. İki yönetmen yıllar önce küsmüştü belki ama nedeni bilinmiyordu. İddialar, savlar vardı ama ikisi de hiç konuşmamıştı. Ceylan, ‘Kış Uykusu’ kitabında bu küslükle ilgili sessizliğini ilk defa bozunca olan oldu. Zeki Demirkubuz da konuyla ilgili görüşlerini Habertürk’te canlı yayında açıkladı. Sonrasında sosyal medya üzerinden restleştiler… Bir aydır sinemayla ilgili olan olmayan birçok insan bu tartışmanın takipçisi oldu. 2024’te de bu atışmanın sürmesi bekleniyor.
Türkiye bu yıl içinde Disney+’ın Atatürk ile ilgili çekeceğini aylar öncesinden duyurduğu diziyi izlemeyi bekliyordu. Lakin yaz aylarında bu dizinin yayınlanmayacağına dair haberler gelmeye başladı. Disney+ bu haberleri fragman yayınlayarak önce yalanladı. Ama sonra anlaşıldı ki diziyi yayınlamaktan vazgeçmişler. İddia o ki ABD’deki Amerikan Ulusan Ermeni Komitesi / The Armenian National Committee of America (ANCA)’nin başlattığı kampanya etkili olmuştu. Disney+ açıktan bu iddiaları ne yalanladı ne doğruladı. Önce iktidar sonra da muhalefet partileri bu duruma karşı açıklama yapınca kriz büyüdü ve Türkiye’nin gündemine oturdu. Günlerce sürdü. Nihayetinde dizinin hakları Disney+ satın alındı ve dizi film haline getirildi. İlk film 3 Kasım’da vizyona girdi. İkincisi de 5 Ocak’ta girecek.
Sansür bu yıl kültür sanat dünyasının belini kırdı. Önce kitaplar hedef alındı. 2023’ün ilk üç ayında mahkemelerden altı kitapla ilgili sansür kararı çıktı. Ahmet Ümit’in ‘Tapınak Fahişeleri’ kitabı yayımlandıktan 16 yıl sonra bakanlık kararıyla sansürlendi. Ahmet Ümit 10Haber’e “Utanç duyuyorum. Nereden baksan tutarsızlık. Demek ki 16 yıl boyunca birçok okuru kötü etkilemişiz de haberimiz yokmuş” diyerek tepki gösterdi. Sonra Yavuz Ekinci’nin dokuz yıl önce yayımlanan ‘Rüyası Bölünenler’ kitabının toplatılmasına karar verildi. Ekinci “Türkiye’nin düşünce ve fikir özgürlüğü konusundaki kötü sansür mazisi hatırlatılıyor” dedi.
Kitaplardan sonra festivaller ve konserler hedefe kondu. Hatta iş öyle bir noktaya geldiki hükümete yakın dernek ve vakıflar festivallerin yasaklanmasını talep etti. Tiyatro oyunları da yasaklardan nasibini alınca sıra sergilere geldi. Artİstanbul’daki sergi protestolara sahne oldu. Sonra savcılık sergi hakkında soruşturma başlattı. İş orada bitmedi. Sansür Antalya Film Festivali’ne kadar uzandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın perde arkası baskısıyla ‘Kanun Hükmü’ belgeseli programdan çıkarılınca Türkiye 10 gün boyunca sansürü konuşmak zorunda kaldı. Sansür karşısında sinema dünyası tek ses oldu. Jüriler ve yarışma filmleri çekildi. Sonra ‘Kanun Hükmü’ tekrar programa alındı. Bu sefer Kültür ve Turizm Bakınlığı festivale olan desteğini çekti. Adalet Bakanı’nın verdiği gözdağı sonrasında işin içinden çıkılamayınca festival iptal edildi. Böylece sansür nedeniyle Altın Portakal 12 Eylül’den sonra ilk defa yapılamamış oldu.
Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kuru Otlar Üstüne’ Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye yarışına girdiğinde oyuncu ödülü alması pek beklenmiyordu. Ama film gösterildikten sonra Merve Dizdar’ın performansına yönelik parlak yorumlar akıllara bunu düşürdü. Ve Dizdar En İyi Kadın Oyuncu ödülünün sahibi oldu. Uluslararası alanda bir kadın oyuncumuzun aldığı en nitelikli ödül şimdilik. Dizdar’ın ödül konuşması kimi çevreler tarafından eleştirilse de Türkiye bu ödülle Dizdar’ı bağrına bastı. Bu başarıyla insanlar gurur duydu.
Gurur duyacağımız bir başka başarı da Refik Anadol’dan geldi. Eserleriyle dünya çapında takdir gören Anadol’un ‘Unsupervised-Machine Hallucinations’ eserini New York Modern Sanat Müzesi (MoMA), kalıcı koleksiyonuna ekledi. Bir süredir MoMA girişinde sergilenen eser, koleksiyondaki ilk dijital eser olma özelliği de taşıyordu.
Takvimler 3 Mayıs gününü gösteriyor. Bizden çok uzakta olsa da tüm dünyayı etkileyecek bir haber geldi: Hollywood Yazarlar Birliği resmi olarak greve başladıklarını duyurdu. Karar sürpriz değildi zira Yazarlar Birliği’nin aralarında Disney, Netflix ve Warner Bros., Discovery dâhil olduğu birçok Hollywood stüdyolarını temsil eden ticaret birliği olan Sinema ve Televizyon Yapımcıları Birliği ile olan sözleşmesi mayıs ayında bitecekti. İki taraf arasında 20 Mart’ta başlayan müzakereler her iki tarafı da memnun edecek şekilde ilerlemedi. Masaya yatırılan konular iş garantisi, maaş güvencesi ve yapay zeka kullanımıydı.
Ve olanlar oldu. Greve gitme kararını oylamaya sunan birlik, üyelerinden yüzde 98’lik ‘greve evet’ dedi. Böylece 1960 yılından bu yana Hollywood’un gördüğü en büyük grev dalgası başladı. Üstelik yazarlar da sınırlı kalmadı.
Hollywood oyuncuları da aynı anlaşmazlıklar nedeniyle resmi olarak 14 Temmuz’da başladı grevlerine. Bu gelişmeyle, 43 yıldır televizyon ve film şirketlerine karşı yapılan ilk grev başlamış oldu. ABD’den gelen karar, Christopher Nolan’ın ‘Oppenheimer’ filminin Londra’daki galası gerçekleşirken geldi. Oyuncular karar açıklanınca galadan ayrıldı böylece tüm sektörü etkileyecek süreç başladı.
Televizyon ve sinema oyuncuları greve giderek senaristlere katılınca çekimler durdu, ödül törenleri ertelendi, kısacası eğlence endüstrisi bir şekilde durdu. Oyuncular Sendikası üyeleri, grev devam ederken galalara katılamadı, tamamlanmış işler için röportaj yapamadı, ödül törenlerine gitmedi, istisnalar dışında film festivallerine katılamadı ve hatta sosyal medyada proje tanıtımı bile yapamadı.
Grev öylesine büyüktü ki herkes topa girdi. ABD başkanı dahil… Neyse ki beklenen haber geldi. Takvimler 9 Kasım’ı gösterirken Hollywood artık tam anlamıyla nefes almaya başladı. Oyuncular Sendikası 118 günün sonunda Yapımcılar Birliği ile üç yıllık geçici bir anlaşmaya vararak grevi bitirdiklerini duyurdu.
2023’ü nasıl hatırlayacaksınız, hangi duygularla veda edeceksiniz bilinmez. Ancak bu yılı istese de hiç unutmayacak birileri var. Yönetmenler Greta Gerwig ve Christopher Nolan mesela…
Bu senenin fenomeni ‘Barbenheimer’ oldu. Her yeri toz pembeye boyayan -hatta pembe boya stoklarının bitmesine bile neden olan- Gerwig imzalı ‘Barbie’ filmi ile Nolan’ın tarihi biyografisi ‘Oppenheimer’ filmlerinin aynı gün vizyona gireceği duyuruldu. İnternet dünyası yaratıcılıkta sınır tanımıyor malum; tarz ve içerik olarak birbirinden tamamen farklı olan bu iki iddialı yapımın reklam ve tanıtım süreçlerine yön verecek ‘Barbenheimer’ akımı sardı dört bir yanımızı. Gişede kırılmadık rekor bırakmayan iki filme dair gelişmeleri heyecanla takip ettik, filmleri izledik, gişe rakamlarını bile merakla takip ettik. Neredeyse ‘Barbie’ ve ‘Oppenheimer’ı anmadan bitirdiğimiz gün olmadı.
Bazen bazı şeyleri ne kadar özlediğimizi, onlarla yeniden rastlaşınca daha iyi anlıyoruz. 2023’te bunu hatırlatan olaylardan biri, en son 2003’te ‘Dolu Düşün Boş Konuş’ta birlikte rol alan Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer’in yeniden sahnede buluşmalarıydı. Aslında haberi çok daha önce gelmişti. 2022’nin Aralık ayında tiyatro gündemine bir bomba düşmüştü: Tiyatronun iki efsane oyuncusu Haluk Bilginer ve Zuhal Olcay 20 yıl sonra aynı sahnede buluşacaktı. Üstelik absürt tiyatro denilince akla gelen ilk isimlerden Eugène Ionesco imzalı ‘Kel Diva’ adlı oyunla.
Oyunun 22-23 Ekim ve 8 Kasım’da sahneleneceği duyuruldu, bilet satışları için 20 Eylül saat 12.00 işaret edildi. Ve beklenen gün geldi, biletler satışa sunuldu. İlginin büyüklüğü de ortaya çıktı. Gişeden bilet almak isteyenler Oyun Atölyesi’nin önünde kuyruk oluşturdu, Oyun Atölyesi yetkilileri internet sitesinin çöktüğünü duyurdu. İzleyicilerin ilgisine teşekkür edildi yeni tarihler açıklandı.
Eğer 2023’te şanslı olup olmadığınızı merak ediyorsanız ‘Kel Diva’yı izleyip izlememiş olmak sizin için belirleyici bir kriter olabilir. Neyse ki oyun, 2024’te de devam edecek. Yeni yıl istediğiniz birçok şeyin yanı sıra ‘Kel Diva’ izleme şansı da getirsin diyelim.
90’lı yılların en önemli ikonlarından biriydi Johnny Depp. Havalıydı, performanslarıyla, yakışıklılığıyla dillere destandı, serseriydi ama “o kadar da değildi” sanki… Eski eşi Amber Heard ile olaylı boşanma davasına kadar bu algı böyle devam etti. Davaya gelene kadar iki taraf da birbirini şiddet uygulamak ve itibarlarına zarar vermekle suçluyordu. Johnny Depp’e mesafe koymuştu birçok kesim.
Süreç boyunca her iki taraf da projelerden uzak kaldı. Ancak 2023, Johnny Depp için geri dönüşün yılı oldu. 76. Cannes Film Festivali tüm sinemaseverler tarafından heyecanla beklense de bu yılki festivale daha büyük anlamlar yükleyen biriydi Johnny Depp. Çünkü oyuncunun başrolünde yer aldığı ‘Jeanne du Barry’ festivalin açılış filmi oldu. Böylece Depp iddialı bir şekilde yeniden itibarlı günlerine dönme fırsatı yakaladı. Ve Depp, filmin galasında yedi dakika boyunca ayakta alkışlandı. Oyuncu, seyircilerin alkışlarının ardından gözyaşlarını tutamadı.
8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde pankartlarına taşındı, Twitter’da günlerce konuşuldu, her sohbetin bir şekilde konusu oldu. Gold Film imzalı ‘Kızılcık Şerbeti’ ilk bölümüyle Ekim 2022’de yayınlandı. Sessiz sedasız ilerledi, büyük bir fenomene dönüştü, Show TV’nin en konuşulan yapımlarından biri oldu. Çocukları evlenince bir araya gelmek zorunda kalan seküler ve muhafazakar iki ailenin hikâyesini anlatan ‘Kızılcık Şerbeti’ için 2023 kaos dolu bir yıldı desek yeridir.
Her şey oyuncu Ceren Karakoç’un hayat verdiği Nursema karakterinin zorla evlendirildiği erkek tarafından camdan itildiği sahneye kadına şiddet öğesi içerdiği gerekçesiyle Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından idari para ve beş kez yayın durdurma ceza vermesiyle başlamıştı. Evet, sahnede ve hikâyede bir şiddet vardı ancak olaylar zaten bunun bir şiddet olduğunu gösterecek şekilde mağdur kadının gözünden anlatıyordu. Fakat RTÜK kararını vermişti: Beş hafta yayın durdurma, kanala da 1.5 milyon TL ceza. Show TV mahkeme yoluyla bu cezaya itiraz etti. Mahkeme RTÜK’ün verdiği karar için yürütmeyi durdurma kararı verince o hafta ‘Kızılcık Şerbeti’ yayınlandı.
Tabii bu olaylar diziyi bilmeyenlere bile ‘Neymiş bu dizi” dedirtip ekran başına oturttu. Fakat mahkeme kararıyla yayınlanan dizi, bir sonraki hafta yine başka bir mahkeme kararı ile yayınlanmadı. Tüm Türkiye ‘Kızılcık Şerbeti’nin yeni bölümü gelecek mi diye bekledi. Siyasiler, izleyiciler, sinema ve televizyon birlikleri diziye destek açıklamalar yaptı, ‘Kızılcık Şerbeti’ memleket meselesine dönüştü.
Dizinin 14 Nisan Cuma akşamı başına gelenler ise bambaşka bir olaya dönüştü. Zira yeni bölüm izleyeceğini düşünen seyirciler, canlı yayında sansür sürecine tanık oldu. Özetten sonra yeni bölüme kavuşacağını düşünenlere RTÜK’ten bir ‘sürpriz’ geldi o gece. Özetin hemen ardından İslamofobi konulu bir belgesel yayınlandı. Kanaldan hukuki sürecin devam ettiğine dair bir açıklama daha geldi.
Ve o süreç nihayet ağustos sonunda geldi. Ankara 22. İdare Mahkemesi RTÜK’ün verdiği cezayı etti. Yılın en çok konuşulan dizilerinden ‘Kızılcık Şerbeti’ böyle bir süreçten geçti. 2023’te yıldızı parlamış olsa da o parlaklık nedeniyle başına gelmeyen de kaldı. Yeni bir seneye girmeye hazırlanırken ‘Kızılcık Şerbeti’ ikinci sezonuyla devam ediyor.
2023’ün tüm dünyada en çok konuşulan müzesi British Museum oldu. Ancak bu, pek de hayra alamet bir popülarite değildi. Başta Türkiye, Yunanistan ve Mısır gibi ülkeler yıllardır kendi topraklarından kaçırılan tarihi eserlerin iadesi için hukuki mücadele veriyor. Bu mücadele Yunanistan’daki genel seçimlerde siyasi tartışmalara dahi konu oldu. Ancak İngiltere Başbakanı Rishi Sunak pek de oralı olmadı. Hatta eserlerin müzede güvende olduğuna dair garanti verdi. Ne yazık ki gerçekler bambaşkaydı. Londra’daki müze 10Haber’de her gelişmesini aktardığımız büyük bir soygunla çalkalandı. Çalınan eserler arasında binlerce yıllık mücevherler de var.
British Museum’da yüzlerce eserin çalınması sonrası Türkiye’nin de aralarında olduğu çok sayıda ülke daha fazla şeffaflık beklerken, tarihi eserlerin iadesine yönelik taleplerini de yineledi. Soruşturmanın devam ettiği müzede şeffaflık taleplerinin ardından müze yetkilileri envanteri dijital ortama taşıyacaklarını duyurdu. Fakat bu, bağımsız raporlarla da kanıtlandığı üzere binlerce eserin ortadan kaybolduğu gerçeğini değiştirmedi. Üstelik bu tarihi eserlerin pek çoğu hala kayıp. Skandalın bir diğer boyutu ise eserlerin hurdacılara dahi satılması oldu.
Dünyanın en çok turist ağırlayan müzelerinden British Museum’daki bu skandalın patlaması üzerine şüpheli konumundaki eski küratör istifa etti. Bir yandan müzenin atadığı müfettişlerle bağımsız soruşturma devam ederken savcılığın soruşturması da sürüyor. Şüpheli Peter Higgs, iki bini aşkın tarihi eseri çaldığı ve sonrasında da bir bölümünü internet üzerinden sattığı iddialarını reddediyor. Konunun bir türlü açıklığa kavuşamaması üzerine müzenin başkan yardımcısı da görevinden ayrıldı. Bağımsız komisyon ortadan kaybolan pek çok eserin geri dönmesi konusunda oldukça karamsar.
İnsanlığın sıfır noktası olarak adlandırılan Şanlıurfa’daki Göbeklitepe’deki kazılar tarih yazımını değiştirirken bölgeye yakın bir konumdaki Karahantepe’den de heyecan uyandıran haberler geldi. Göbeklitepe ile çağdaş olan Karahantepe’de bu yıl ortaya çıkarılan 2.3 metre yüksekliğinde insan formundaki heykel, tüm dünyada yılın en dikkat çekici keşiflerinden biri oldu. Çin’deki 5. Şangay Arkeoloji Forumu’nda yılın en önemli keşiflerinden biri seçilen bölgede arkeolojik kazılar aralıksız devam ediyor. Göbeklitepe’yi de kapsayacak şekilde Taş Tepeler olarak anılan bölgede yıl içerisiden çok sayıda buluntu ortaya çıkarıldı.
Devasa boyuttaki insan figürlü heykelin yanı sıra Göbeklitepe’de de boya malzemesi kullanılan yaban domuzu heykeli keşfedildi. Prof. Dr. Necmi Karul başkanlığındaki kazılarda buğday, arpa ve baklagillere ait yaban tohumlar da bulundu. Bu keşif, tarımın başlangıcına dair bilinenleri yeniden gözden geçirmeye neden oldu. Bu önemli gelişmelere gölge düşürecek olaylar da yaşandı ne yazık ki. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan penisli heykel buluntuları, televizyon ekranlarında ve kimi haberlerde sansüre maruz kaldı. Bölgeye daha önce hiç görülmemiş bir turist ilgisinin oluşmasına neden olan keşifler,
Taş Tepeleri dünya gündeminde de sıklıkla yer bulmasını sağlıyor. Tüm dünyada izlenen ve başrolünde Beren Saat’in yer aldığı ‘Atiye’ dizisi, başta Göbeklitepe olmak üzere tüm Taş Tepeler’e olan ilginin katlanarak artmasını sağladı. 2024 yılında da aralıksız bir biçimde devam edecek arkeolojik kazılarda ne gibi buluntuların ortaya çıkarılacağı şimdiden merak konusu.
Pandemi ve ardından da yaşanan deprem felaketi son yıllarda Türkiye’yi görkemli konserlerden mahrum bırakmıştı. Ancak 10Haber’de anbean takip ettiğimiz üzere 2024 yılı şimdilik 1993 yılı kadar olmasa da iddialı konserlere tanıklık edecek. Bunlardan biri de rock efsanesi Scorpions’un konseri. Sekiz yıllık bir hasretin ardından yeniden İstanbul’a geleceğini açıklayan Alman grup, 23 Mayıs’ta yeniden Maçka Küçükçiftlik Park‘ta sahne alacak.
‘Still Loving You’, ‘Wind of Change’, ‘Rock You Like a Hurricane’, ‘Send Me an Angel’, ‘Always Somewhere’ ve ‘Born to Touch Your Feelings’ gibi unutulmaz şarkılara imza atan Scorpions, efsane albümleri ‘Love at First Sting’in 40. yılını kutluyor. Bu özel yıldönümü için Avrupa kentlerinde konser verecek grubun duraklarından biri de İstanbul olurken bu tarihi performansa özellikle komşu ülkelerden de yoğun ilgi bekleniyor. 15 Aralık’ta satışa çıkan genel biletlerin tükenmesi, konserin gördüğü ilginin de en yalın göstergesi konumunda.
Scorpions’un biletlerinin gördüğü yoğun ilginin bir benzeri de İtalyan tenor Andrea Bocelli‘nin konserinde de yaşandı. 10 yıllık bir aranın ardından 8 Haziran’da yeniden İstanbul’da konser verecek sanatçı bir ilki de gerçekleştirecek. Türkiye’de ilk kez bir tenor stadyumda konser verecek. Dolmabahçe’deki BJK Tüpraş Stadyumu’nda gerçekleşecek konser, yılın tek stadyum buluşması olmayacak. Hayko Cepkin de yine bu statta 18 Mayıs’ta müzikseverlerin karşısında olacak.
Cumhuriyet 100 yaşında. 2023 yılı, bu tarihi ve anlamlı yıldönümü şerefine çok sayıda sergi açılışına tanıklık etti. Borusan Asım Kocabıyık Vakfı tarafından Galataport’ta açılan ‘Cumhuriyetin Yüzü‘, bir kültür devrimini tüm yönleriyle anlatmaya çalışıyor. İzzettin Çalışlar’ın küratörlüğünde açılan bu ücretsiz sergide müzik, sinema, edebiyat, resim ve mimari gibi farklı alanlarda kültür devriminin yansımalarını görmek mümkün. Mart 2024’e kadar devam edecek sergide, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün çellosunu da görmek mümkün.
Yılın en sevindirici olaylarından biri İstanbul’un kalbi İstiklal Caddesi’nin kazandığı yeni müze oldu. Uzun yıllar İş Bankası’nın Beyoğlu şubesi olarak hizmet veren 1907 tarihli bina, yıllar süren restorasyonun ardından Resim Heykel Müzesi‘ne dönüştü. Bankanın onlarca yıldır koleksiyonuna kattığı tablo ve heykellerden oluşan müze Cumhuriyetin 100. yılı şerefine 29 Ekim‘de kapılarını açtı.
İstiklal Caddesi’nde yeniden açılmaya başlayan kültür sanat mekânlarının en yenisi olan müzede, bankanın koleksiyonunda yer alan yüzlerce eser hem daimi hem de tematik olarak sergileniyor. Küratörlüğünü Prof. Dr. Gül İrepoğlu’nun üstlendiği müzede Şeker Ahmet Paşa’dan Osman Hamdi Bey’e, Avni Lifij’den Fikret Mualla’ya, Fahrelnissa Zeid’den Neş’e Erdok’a Türk resminin büyük isimlerinin tabloları yer alıyor.
Yine İstiklal Caddesi’nde bulunan bir başka mekân olan Yapı Kredi Sanat, 100. yıl şerefine Cumhuriyetin arkeolojiye verdiği önemi gösteren bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Cumhuriyet tarihinin ilk arkeolojik kazılarından biri olma özelliği de taşıyan Alaca Höyük kazılarının tarihçesi, özel fotoğraf ve belgelerle Yapı Kredi Sanat’ta ücretsiz ziyaret edilebilir.
Bu yıl Cumhuriyet temalı açılan bir diğer sergi Boğaz kıyısındaki Sakıp Sabancı Müzesi’nde. ‘Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Tüm Yönleriyle Melek Celal‘ sergisi önceki hafta kapılarını ziyaretçilerine açtı. Cumhuriyet döneminin öncü kadın sanatçıları arasında yer alan Celal, uzun yıllar boyunca ne üzücüdür ki ihmal edildi. Şimdi ise herkes için bunu telafi edecek bir fırsat doğdu. Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki sergi, 80 yıllık ömrüne çok sayıda tablo ve kitap sığdran bu çok yönlü sanatçının hayat hikâyesini insanlara anlatıyor.
Nobel Edebiyat ödülü sahibi Japon yazar Kenzaburo Oe’nin 88 yaşında öldü. 3 Mart’ta hayatını kaybeden yazarın kitapları Türkçeye Can Yayınları tarafından çevrildi. Kenzaburo, Kawabata Yasunari’den sonra Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen ikinci Japon yazar olmuştu
Dünyanın dört bir yanında üzüntüyle karşılanan kayıplardan biri Tina Turner‘ın ölümü oldu. 24 Mayıs’ta hayatını kaybeden rock efsanesi, 20. yüzyılın en büyük ikonlarından biri olarak kabul ediliyor. İstanbul’da unutulmaz bir konser veren Amerikalı sanatçı 84 yıllık ömrüne sayısız ödül sığdırdı. İsviçre’de hayatını kaybeden efsane şarkıcının ardından yıldız isimler üzüntülerini anlatan mesajlar yayınladı.
MFÖ’den Özkan Uğur, bir süredir tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. 8 Temmuz’da aramızdan ayrılan Özkan Uğur, müzik kariyerinin yanı sıra filmleri ve dizi oyunculuğuyla da hafızalara kazındı. Müzik eleştirmenleri tarafından Mazhar Alanson ve Fuat Güner arasında denge unsuru olarak da nitelendirilen müzisyen, sayısız konser sığdırdığı müzik kariyerinin yanı sıra karakteriyle de tüm Türkiye’nin ortak paydada buluştuğu insanlardan biri olmayı başardı.
Dünyada yankı uyandıran kayıplardan biri de Sinead O’Connor‘dı. Doksanlı yılların unutulmaz ismi Sinead O’Connor 56 yaşında hayata veda etti. İrlandalı müzisyen, Prince’in şarkısı ‘Nothing Compares 2 U’ yorumluyla unutulmazlar arasına girmişti. İrlanda için adeta milli bir simgeye dönüşen müzisyenin vefat haberi sonrası ülkenin Cumhurbaşkanı Michael D. Higgins de bir taziye mesajı yayınladı.
Safa Önal, 2023’te Türk sinemasının bir diğer büyük kaybı oldu.Türk sinemasında çekilen filmlerin yaklaşık yüzde beşi onun kaleminden çıktı. Yeşilçam anlatı dünyasını inşa edenlerlerden biriydi. Filme çekilmiş 395 senaryo ile Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. 30 Temmuz’da hayatını kaybeden önal 92 yaşındaydı. Yeşilçam Sokağı’na ilk defa 1952 yılında ‘Kanlı Para’nın senaryosuyla giren Önal, geride yüzlerce eser bıraktı.
Türkiye 2023 yılında Erkin Babasını kaybetti. Türkçe rock müziğinin öncü isimlerinden Erkin Koray, 7 Ağustos tarihinde bir süredir yaşadığı Kanada’nın Toronto kentinde hayata veda etti. Vasiyeti üzerine Toronto’da defnedilen müzisyen için sade bir cenaze töreni düzenlendi. Müzikal kariyeri boyunca öncülerden biri olmayı başaran Koray, Türk ve Ortadoğu ezgilerini rock müzikle buluşturdu.
Şiirleriyle 2020 yılında Nobel kazanan Amerikalı şair Louise Glück, 13 Ekim’de, 80 yaşında hayata veda etti. Hayatı boyunca bir düzine kitap yayımlayan şairin Türkçeye sadece bir kitabı çevrilmişti. Nobel Edebiyat Ödülü kazandığını onu uykusundan uyandıran kızından aldığı haberle öğrenmişti. Yazdıklarıyla ülkesinde ses getiren şair, 1993 yılında ‘Wild Iris’ adlı Türkçeye henüz çevrilmemiş kitabıyla Pulitzer Ödülü’nü de kazandı.
Yeşilçam için bu yılın en büyük kayıplardan biri Yılmaz Atadeniz‘in vedası oldu. Türkiye’de tür sinemasının öncü isimlerinden Atadeniz, 91 yaşında hayatını kaybetti. 13 Aralık’ta yaşamını yitiren yönetmen ‘Çirkin Kral’ın yaratıcısıydı. Senarist, yapımcı, yönetmen ve kurgucu olarak Yeşilçam’ın tarihine tanıklık eden Atadeniz, Türk sinemasında, western’den fantastiğe, avantüreden süper kahraman filmlerine alan açan bir sinemacı oldu. 2008’de Antalya Film Festivali’nden, 2015’te de İstanbul Film Festivali’nde Onur Ödülü alan yönetmen geride 100 film bıraktı.