Neden yalan söyleriz?

4 Nisan 2024

O kadar çok yalan var ki hayatımızda.

Ballı yalan, beyaz yalan, külliyen yalan, pembe yalan… diye uzayıp gidiyor yalan çeşitleri.

Kişisel ilişkilerde yalan, siyasette yalan, devletlerarası ilişkilerde yalan, iş dünyasında yalan, bilimde yalan, basında yalan, sanatta yalan, sekste yalan hep oldu, olmaya da devam edecek.

Sevgilimize, patronumuza, öğretmenimize, çocuğumuza, arkadaşımıza, iş ortağımıza, mahkemeye, en önemlisi de kendimize kimi zaman “beyaz,” kimi zaman külliyen yalan söylüyoruz. “Çok mal haramsız çok söz yalansız olmaz” diye de boşuna dememiş atalarımız.
“Hiç yalan söylemem” diyenlere katiyen inanmayın, söylüyoruz çünkü. Kimse dürüstlük abidesi değil.

Elbette ki herkesi aynı kefeye koyamayız. Az söyleyen ile çok söyleyen bir olur mu? Etkisi sınırlı, zararsız, küçük de olsa yalan bir kez başlayınca önünde durmak zor, yalan yalanı doğuracaktır. İvme kazanıp büyüyecektir, başlangıçta öngörülmeyen sonuçlar doğurarak.

Yalan, bilerek ve isteyerek yanlış ifadede bulunmak, en kısa tanımıyla.

Doğal olarak pek çok toplumda ve inanışta dürüstlük ahlaki açıdan en önemli erdem olarak kabul ediliyor. Genellikle gerçeği söylemenin yaratacağı olumsuz sonuçlardan kaçınmak için söyleniyor.

Çocukluktan itibaren bizlere yalan söylemenin doğru olmadığı öğretilse de söylüyoruz, kaçınılmaz şekilde. Hatta yapılan araştırmalar normal insanların günde en az 1- 2 kez yalan söyleyebildiğini gösteriyor.

Ne yazık ki hepimizin -değişen dozlarda- hayatının bir parçası yalan. Neredeyse yalansız hayatımızı sürdüremiyoruz desek yalan olmaz.

Yalanı niyet, sonuç, fayda sağlayan kişi, doğruluk ve kabul edilebilirliğine göre gruplara ayırmak mümkün:

Gerçek yalan: Kötü niyetli ve aldatıcıdır. Vahim sonuçlar doğurabilir. Yalan söyleyenin kendisine faydası vardır. İçinde gerçeklik barındırmaz ve kabul edilemez. Yalan söylenen kişiye zararı olması, karşılıklı ilişkileri ve güveni zedelemesi nedeniyle yalanın olumsuz türü.
Beyaz yalan: Hilesiz ve iyi niyetle söylenir. Başkasını üzüntüden, sıkıntıdan ve/veya olumsuzluktan kurtarmak amacıyla söylenen, genel olarak başkasının yararını göz önünde bulunduran, doğru olmayan ifadeler. Sonuç zararsızdır. Karşı tarafı koruyucu özelliği vardır, biraz yalan biraz gerçektir.

Gri yalan: Niyet belirsizdir, iyi veya kötü niyetle söylenebilir. Sonucu belirsizdir yani farklı sonuçlar doğurabilir. Yalandan elde edilen fayda da muğlaktır. Doğruluk düzeyi belirsiz.

Sonuç yoruma bağlıdır. Bazen iyiye bazen kötüye yorumlanabilir.

Patolojik yalan yalan söyleme alışkanlığıdır. Psikiyatride mitomanı olarak tanımlanır. Mitomani Yunanca mithos (efsane) ve Latince mania (delilik) kelimelerinin birleştirilmesinden meydana gelir.

Yalan Hastalığı Belirtileri

Yalan söyleme hastalığının en belirgin özelliklerden biri sürekli yalan söyleme ihtiyacıdır.

Birey, gerçeği çarpıtarak veya uydurarak çevresindekileri aldatmayı amaçlar. Bu yalanlar genellikle anlamsız, çelişkili veya abartılı olabilir. Aynı zamanda, bireyin yalanları sürdürmek amacıyla kendisini çeşitli hikayelerle sürekli olarak ifade etmesi de tipik bir belirti.

Mitomanın yalanlarına sıklıkla başvurduğu durumların anlamsız ve gerekli olmaması da yalan söyleme hastalığı belirtileri arasında. Bu durumdaki bireyler sıklıkla kişisel kazanç veya avantaj elde etme amacını taşımadan otomatik bir şekilde yalan söyleyebilir.

Bu tür belirtiler genellikle çocukluk veya ergenlik dönemlerinde başlar ve yetişkinlikte devam edebilir.

Mitomani bazen kişilik bozuklukları ile karıştırılabilir. Ancak kişilik bozukluklarının aksine mitomanlar yalandan kazanç elde etmeyi ummaz. Kişilik bozuklukları genellikle çocukluk çağında, mitomanı ise ergenlikte başlar. Masal anlatma ve gerçeği saptırma olan konfabülasyon hastalığı ile de bunu karıştırmayalım. Konfabülasyonun mitomaniden farkı organik nedenlerle bellekte oluşan boşlukların doldurulmaya çalışılmasıdır. Yani mitomanının aksine organik bir temel vardır.

Peki ama neden yalan söylüyoruz?

Herkes yalan söyleyebilir. Fakat altında yatan nedenler değişebilir. Yalan söylemenin sebepleri iyi hissetmek, eleştiriden kaçmak, gerçek söylendiğinde yaşanacak cezadan çekinmek, başkaları tarafından onaylanma ihtiyacı, gerçekten zarar göreceğini düşünmek ya da çıkar sağlamak olabilir.

Yakından tanıdığım bazı kişiler sohbetlerine renk katmak için ya da gerçeği söylediğinde çözümsüz kalacağını hissettiğinde masum yani çıkarı olmayan yalan söylüyor. Kimileri ise patolojik yalancı, fayda elde etmeyi amaçlıyorlar.

Oyuncu kişilikler yaratıcılıklarını ortaya koymak için yalan başvurup rol keserler burada amaç çıkar değil sadece ilgi çekmek ya da zor bir durumdan kurtulmak olabilir. Bazen kişiler narsistik duygularını tatmin etmek için de yalan söyler. Tüm bu nedenlerin yanında kişi kendini yalan söylemeye mecbur hissediyor ve kronik halde seyrediyorsa bu patolojik bir durum olup başka bir psikolojik rahatsızlığın işaretidir.

Yalan kişinin aile mutluluğunu, sosyal ilişkilerini ve iş yaşantısını ciddi boyutlarda kötü anlamda etkiliyor. Kişiyi içinden çıkamayacağı durumlarda bulmasına sebep de olabilir. Kişiler sosyal ilişkilerinde birbirine üstünlük sağlamak için sık sık yalana başvurabilirler. İş yaşamındaki ilişkilerde ise daha çok gündelik kaçamaklar, karşı taraf için makul görülebilecek yalanlar söylenir.

Aile yaşantısında söylenen yalanlar ise çok daha tehlikeli. Sevgiliye ya da eşe özellikle de sevgi konusunda yalan söylemek ilişkilerin temelini sarsacağı gibi karşı tarafın duygularını istismar etmeye de neden olabilir.

İlişkilerin temelinde çeşidi ya da nedeni ne olursa olsun yalan olmamalı.

Yalan, ilişkilerin temelini oluşturan güven kavramını sarsar, ilişkinin bir tarafıni çamura batırır.

Tarihteki Büyük Yalanlar

Alexander Canduci “The Greatest Lies in History” adli kitabında bakınız neler anlatıyor:
– Yalan: Roma İmparatoru Diktatör Augustus yetkilerini Senato’ya devretmeye hazırlanıyordu.
Doğru: Hiçbir zaman böyle bir niyeti olmadı.
– Yalan: 4. Haçlı Seferi(1204) Kudüs’ü özgürlüğe kavuşturmak için yapıldı.
Doğru: Liderlerin asıl amacı İstanbul’u ele geçirmekti.
– Yalan: Fransız Devrimi’nden önce yüzlerce vatansever Bastille Hapishanesi’nde tutukluydu ve işkence görüyordu.
Doğru: Bastille’de sadece yedi tutuklu vardı. Bunlardan ikisi azılı katildi.
– Yalan: Roma’yı M.Ö.64’te Hıristiyanlar yaktı.
Doğru: Roma’da yangın kaza sonucu çıkmıştı.
– Yalan: Yahudiler her yüzyılın başında bir araya gelip “Dünyayı Ele Geçirme Planı” (The Protoçols of the Elders of Zion) yapar.
Doğru: Bu yalan Rus Gizli Polisi’nin uydurduğu bir hikayedir.
– Yalan: Amerikalılar Japonların Pearl Harbour’a saldıracağını bilmiyordu.
Doğru: Roosevelt’in saldırı olacağından haberi vardı ve bu saldırı savaşa girmenin bahanesi oldu.
– Yalan: Normandiya çıkarması ikinci bir cephe açılmak suretiyle Nazilere karşı Rusları korumak amacıyla yapıldı.
Doğru: Amaç, Müttefiklerin Almanya’yı Ruslardan önce işgal etmesiydi.
– Yalan: Vietnam Savaşı’nı Amerikan askerlerine saldıran Kuzey Vietnamlılar başlattı.
Doğru: Savaşı başlatan Amerikalılardı.
– Yalan: ABD’nin kurucuları dürüst ve çıkarlarını gözetmeyen kişilerdi.
Doğru: Kurucular, para yapmak ve diğer sömürgecilerden daha çok güce sahip olma peşindeydi.
– Yalan: Texas Eyaleti Amerikalıların kanlarıyla kazanıldı.
Doğru: Texas bölgesi hukuk dışı biçimde ilhak edildi. Sonrasında Meksika kazanması imkansız bir savaşa zorlanarak ilhak meşrulaştırıldı.
– Yalan: Irak’ta “Kitle İmha Silahları” vardı ve ABD ülkeye “demokrasi getirmek” için girdi.
Doğru: “Kitle İmha Silahları” yoktu. ABD’nin ülkeye giriş amacı bu bölgede üs sahibi olmak ve enerji kaynaklarını kontrol etmekti.
– Yalan: İran’da devrim Diktatör Şah’ı devirip demokrasi getirmek için yapıldı.
Doğru: Adı “demokrasi” olan ama özgürlüklerin olmadığı bir şeriat rejimi amaçlanmıştı. Başkan Carter da bu fikre karşı çıkmadı.

Bizde de az siyasi yalan yok. Mesela “T.C. Anayasası halka daha çok özgürlük getirilmesi amacıyla değiştirilmek isteniyor” diyenler aslında şunu söylemek istiyor: “Hükümet yargıyı tamamen ele geçirmek suretiyle milleti korumasız bırakarak politikacılara millet karşısında sonsuz güç kazandırmak istiyor.”

Dev Şirketlerin Yalanları

Kazanç uğruna yalan söylemeyi tercih eden şirketler olsa da genellikle skandalla sonuçlanan bu tür girişimler yüzünden başları beladan kurtulmuyor. Dürüstlük ve güvenin, tıpkı insan ilişkilerinde önemli olduğu gibi iş dünyasında da büyük bir öneme sahip.

Bazı dünya devi şirketlerin yalanları, çarpıttığı gerçekler ve sakladığı doğrular ortaya çıkınca daha büyük zarar doğuyor. Eğer söylenen yalanları sıralayacak olursak şüphesiz en başta 2014’te yaşanan Volkswagen emisyon skandalı geliyor. Uluslararası Çevre Vakfı Volkswagen ve Audi dizel araçlardaki emisyon değerinin olduğundan çok daha düşük gösterildiğini ortaya çıkarttı. Gerçek emisyon değeri yasal sınırın tam 40 katıydı!

Otomotiv endüstrisinde yaşanan en büyük skandal olmaya aday bu olayın ardından Volkswagen dünya genelinde 11 milyon, Türkiye’de ise 324.000 dizel aracı geri çağırdı.

Belki de sosyal medya kullanıcılarının güvenini derinden sarsan Facebook ve Cambridge Analytica skandalını da bu kapsamda zikretmek lazım. Facebook tarafından 87 milyon kullanıcıya ait kişisel verilerin onların rızası dışında toplanarak Cambridge Analytica isimli, 2016 Amerikan başkanlık seçimlerinde Donald Trump’ın seçim kampanyalarına yönelik çalışmalar yapan şirkete satılması büyük tepki doğurmuştu.

Cambridge Analytica satın aldığı potansiyel seçmenlere ait verileri ellerindeki seçmen profili bilgisi ile eşleştirerek özel seçim kampanyaları geliştirmek için kullandı. Sonuçta 2016 başkanlık seçimlerinde Trump’ın başkan olarak seçilmesi algoritmaların bizi bizden daha iyi tanıdığını gösteriyor.

Boeing 737 Max 8 tıpı uçak, 2018 Ekim ve 2019 Mart ayında, yani beş ay içinde iki büyük kazaya karışarak 346 kişinin ölümüne sebep oldu. Bu büyük kazanın ardından Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülkede iki yıl boyunca bu modelin uçuşları yasaklandı. Yapılan incelemelerin ardından kazaya bir tasarım hatasının sebep olduğu tespit edildi.

“Manevra Karakteristiği Takviye Sistemi” adı verilen sistemdeki sorunun Boeing yetkilileri tarafından bilinmesine rağmen göz ardı edilmesi, bu hatayı düzeltmek için bir girişimde bulunulmadan aynı modelin satılmaya devam edilmesi, yetkili kurumlara bilgilendirme yapılmaması ne yazık ki 346 kişinin ölümüne yol olan bir ihmalkarlık olarak tarihe geçti.

Çoğumuzu akıllı telefonlar ile tanıştıran teknoloji devi Apple “eski model cihazları bilinçli olarak yavaşlatıyor” suçlaması ile karşı karşıya geldi. İlk başlarda bu durumu kabul etmeyen Apple daha sonradan eskiyen ürünün daha iyi çalışmasına olanak sağlayan bir yazılımla bilinçli olarak yavaşlatılmasını “batterygate” olarak tarihe kaydetti ve Amerika’da açılan davanın sonucunda 113 milyon dolar ödemek zorunda kaldı.

Şirket içi yazışmaların ifşa olmasıyla büyük bir skandala karışan diğer bir şirket ise Nestle. 2021’de sızdırılan yazışmada piyasadaki içecek ve gıda ürünlerinin yüzde 60’tan fazlasının sağlık testlerinde başarısız olarak “sağlıklı” tanımına dahil edilemediği belirtildi. İçeceklerin yüzde 96’sinin, gıda ürünlerinin yüzde 70’inin, şekerlemelerin ise yüzde 99’unun sağlık testlerinde başarısız olduğu ortaya çıktı. Nestle’nin sızdırılan bu yazışması 1970’te yaşanan Nestle bebek maması skandalından sonra son zamanlardaki en büyük ifşa olarak biliniyor.

2013’te Danone anneleri bilinçli olarak yanlış yönlendirmekle suçlandı. Türkiye’de Aptamil isimli bebek mamasının satışlarını arttırmayı hedefleyen pazarlama kampanyalarında annelerin bebeklerini yeteri kadar emziremediği ya da altı aylık bebeklerin yalnızca anne sütü ile beslenmemesi gerektiği gibi argümanlarla anneleri Aptamil kullanmaya teşvik etmeye çalışan Danone bu kampanyalar sayesinde satışlarını yüzde 15 oranında arttırmayı başarmıştı.

Büyük sigara firmaları henüz reklam düzenlemelerinin çok katı olmadığı geçmiş yıllarda yaptıkları reklamlarda sigaranın sağlığa iyi geldiğini savunan argümanlarla kampanyalarını desteklemekteydi. Sigara firmaları özellikle “doktorun önerdiği sigara,” “doktorlar Camel’i diğer sigaralardan daha fazla tercih ediyor,” “boğazınız için faydalı” gibi önermelerle pazarlama faaliyetlerini sürdürüyordu. Hatta 1980’de “astım sigarası” olarak pazarlanan bir ürün bile vardı. 1950’lerde Chesterfield ve Lucky Strike tarafından yapılan reklamlarda sigaranın sağlığa zararlı olmadığının bilimsel çalışmalarca kanıtlandığı öne sürüldü. Bilin bakalım, söz konusu bilimsel araştırmaları kim finanse ediyordu?

Dünyadaki ve ülkemizdeki benzeri yalanları sıralamaya kalkışırsam herhalde ayrı bir kitap yazmam gerekecek.

Zor ama elden geldiğince yalansız dolansız etik bir yaşamı kendimizden başlayarak ailemiz, dostlarımız, şirketimiz, devletimiz ve daha da geniş düşünürsek dünya için yaratmayı temel hedef olarak beynimize, kalbimize işlemeliyiz.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.